Merhabalar sevgili geceyim okurları ? Sizlere böyle hitap etmeyi özlemişim. Bu yazımda sizlerle Türk edebiyatında sıkça karşılaştığımız yas temasına değineceğiz.
Yas, insanın yaşamında karşılaştığı kayba karşı verdiği doğal bir tepkidir. Her kayıp yaşanan acının yanında bireyin kendini değiştirmesi ve geliştirmesi için de bir fırsat sunar.
Öncelikle kayıp/yas sürecinden bahsedelim. Kayba karşı bireylerin ilk tepkileri inkâr ve kabullenememe biçimindedir (Kubler-Ross, 2000, s.65). İlk zamanlar kaybedilen kişi her an geri gelecekmiş gibi gelir. Yas süreci olgunlaştıkça ve kabullenme evresine yaklaştıkça artık kaybedilen kişi ile kurulan ilişki soyuta ve imgesel bir düzeye geçer.
Yaşama dair her alanda olduğu gibi yas yaşantısı da edebiyatın bir konusu olmuştur. Bu yazımda, bazı Türk edebiyatçılarının yaşamlarındaki yas deneyimlerini ve bunu eserlerinde nasıl ele aldığını inceleyeceğiz. Edebiyatçılar kimi zaman kendi kayıp yaşantılarını anlamlandırabilmek, kimi zaman da bu süreçle baş edebilmek için eserlerinde açık ya da örtük bir biçimde kaybı ve yas yaşantısını bizlere aktarmışlardır.
Recaizade Mahmut Ekrem kaybettiği oğlu Nijad’ın ardından duyduğu kederi;
“Bu ayrılık bana yaman geldi pek,
Ruhum hasta, kırık kolum kanadım.
Ya gel bana ya oraya beni çek
Gözüm nûru, oğulcuğum, Nijad’ım!” dizeleriyle anlatmıştır. Diğer yandan edebiyatımızda ölüm ve yas yaşantısını en çok işleyen şairlerimizden Abdülhak Hamit Tarhan eşinin ölümünden önce yazmaya başladığı eseri Makber’i, onun ölümünden sonra tamamlamıştır. Şair Makber’de acısını, ölümü inkâr etmesini ve sonunda kabullenişini dile getirir. Hamit ölüm karşısında da hep sorgulayıcıdır. Makber’i de kaybedilen sevgilinin ardından duyulan acının bir gün gelip unutulacağından korktuğu için yazdığı söylenir.
Ölüm ve yas temasını ele alan bir diğer edebiyatçımız Halit Ziya Uşaklıgil’dir. Çocukluk yıllarında karşılaştığı ekonomik kayıplar, annesini kaybetmesi, amcasının ve arkadaşlarının sürgüne gönderilmesi, sürgünden dönen amcasının intihar etmesi, ilk çocukları Vedîde’nin kaybı ve ardında kızının ölümü nedeniyle eşinin ciddi bir hastalığa tutunması… Halit Ziya’nın sonraki yaşamı da kayıplarla doludur. Birçok kez evlat acısı yaşamış olan Halit Ziya, küçük yaşta kaybettiği oğlu Sadun için “Kırık Oyuncak” ve kızı Güzin için “Kırık Hayatlar” adlı eserlerini yazmıştır. Diğer üç çocuğunu küçük yaşta kaybeden Halit Ziya küçük oğlu Vedat’ın üzerine titremiş ve ilgisini ondan hiç esirgememiştir. Buna rağmen bir süre Atatürk’ün yanında da çalışan, diplomat olan oğlu Vedat Uşaklıgil otuz beş yaşında intihar etmiş ve oğlunun intiharı üzerine Halit Ziya derin bir yasa boğulmuştur. Halit Ziya oğlunun acısını, duyduğu hayal kırıklığı ve çaresizliğini oğlunun ardından yazdığı Bir Acı Hikâye adlı eserinde şu şekilde dile getirmiştir:
“Dediler ki evlat acısını ölçecek bir ölçü aleti yoktur. Bu da doğrudur; ama belki yalnız bir tek ölçü vardır: O acıyı kavrayıp kuşatan anılar ne kadar çok zengin ise, harcanan emekler ne kadar ağır ve bol, bunlardan ortaya çıkan sonuçlar ne kadar olgun ve mutlu ise duyulan acının ateşi de o oranda yakıcıdır. Analar ve babalar için çıkarılacak ibret dersi de buradadır: Çocuklarına fazla bağlanmasınlar, onlarla fazla sarmaş dolaş olmasınlar; her şeyi alın yazısının yazgısına ve onların varlıklarına errahmanirrahim korumasına bıraksınlar. Onları çok sevme. Ah! Acaba bu mümkün müdür? Her halde çok sevmek için çalışma, onlarla pek fazla uğraşma, kendi hallerine bırak. Büyüsünler, serpilsinler daha çok kendi kendilerine yetişsinler.” (Uşaklıgil, 1991, s.9)
Halit Ziya’nın romanlarında konuları genellikle aşk temelinden hareketle üçlü ilişkiler ve bunların ortaya koyduğu çıkmazlar ile hayatın kimi yönlerini değiştirmeye yönelik kurulan hayaller, bu yolda verilen mücadeleler oluştururken, genel olarak romanlarında psikolojik çözümlemelerin hâkim olduğunu görüyoruz. İlgi çeken diğer bir nokta da kahramanların intihar yoluyla kaybedilmesidir. Ümit ve hayallerin, hayal kırıklıkları ve hüzne dönüşmesi sonucu karakterlerin intiharı seçmeleri Aşk-ı Memnu, Mai ve Siyah ve Nesl-i Ahir romanlarında açıkça anlaşılıyor.
Evlat acısı yaşamış edebiyatçılardan biri de Ümit Yaşar Oğuzcan’dır. Ümit Yaşar’ın yaşamı boyunca birçok kez intihar girişiminde bulunduğu söylenir. Şairin bu ruh halinin büyük oğlu Vedat Oğuzcan’ı da olumsuz yönde etkilemiş olacak ki 6 Haziran 1973 günü 17 yaşındaki oğlu Vedat, Galata Kulesi’ne çıkmış ve kendini aşağıya atmıştır. Vedat’ın cansız bedeni yerde yatarken avucundaki kâğıtta: “Baba intihar öyle edilmez, böyle edilir!” şeklinde bir not bulunduğu da söylenmektedir. Oğlunun intiharından sonra yazdığı şiirlerinde bu tem daha çok yer almış, ayrılık, isyan, çaresizlik, umutsuzluk gibi duygular yoğunlaşmıştır. Bir rubaisinde bu acısını şöyle dile getirmiştir:
“Gittin…Bize günden güne tatsız yaşamak
Olmaz! Kuş olup böyle kanatsız yaşamak
Ölmekten acıymış meğer evlat acısı
Yarabbi! Ne zor böyle Vedat’sız yaşamak.”
Ümit Yaşar Oğuzcan, oğlu Vedat’ın arkasından “Oğluma Ağıt” ve “Galata Kulesi” adlı şiirlerini de kaleme almıştır.
Yas ve yaşamı bir arada ele alan bir başka edebiyatçımız da Cemal Süreya’dır. Genç yaşlarda kardeşini, annesini ve babasını kaybeden şair hemen hemen tüm eserlerinde ölüm temini farklı şekillerde işlemiştir. İlk şiir kitabı Üvercinka’da yer alan Sizin Hiç Babanız Öldü mü? adlı şiirinde küçükken kaybettiği babasının ölümü karşısındaki şokunu ve bu durumu kabullenemeyişini çarpıcı bir biçimde anlatır:
“Sizin hiç babanız öldü mü?
Benim bir kere öldü kör oldum
Yıkadılar aldılar götürdüler
Babamdan ummazdım bunu, kör oldum”
Anlıyoruz ki kayıp bireyin tüm yaşamına, başkalarıyla olan ilişkilerine ve -eğer edebiyatçıysa- eserlerine de yansır. Yas yaşayan edebiyatçılarımızın eserlerinde açıkça gördüğümüz gibi duygularda, düşüncelerde, imgelerde ve eserlerde kaybın izlerine rastlamak mümkündür. Unutmayalım ki! Yaşam, kayıplar ve kazançlarla dolu bir serüvendir. Yaşama daima uyum sağlayabilmek temennisiyle ve yazımı Cemal Süreya’nın ömrün kısalığına dikkat çeken ‘’Kısa’’ şiiri ile tamamlamak istiyorum:
“Hayat kısa
Kuşlar uçuyor.”
Merhaba ben Selenay, çokça okuyup biraz da bir şeyler yazıyorum. Ha bir de hayallerimin peşinden koşuyorum!
Ellerinize sağlık çok güzel ve emek dolu bir yazı olmuş, sık karşılaştığım bu tema üzerine bu kadar düşünmemiştim hiç. Kaleminize sağlık 🙂
Elinize sağlık çok güzel anlatmışsınız
Teşekkürler ?
Teşekkür ederim efendim ??
Akıcı ve anlaşılır bir yazı olmuş ellerinize sağlık ?
Çok teşekkür ederim ?