Merhabalar, hepimizin hayatında büyülü olduğuna inandığı yerler vardır. Ben ve ikizimin büyülü olduğuna inandığımız yer hiç şüphesiz Çanakkale, gelin ikimiz bugün size Çanakkale´yi gezdirelim…
Yola İzmir´den gece üçte çıktık ki sabahın ilk ışıklarında Çanakkale`de olalım ve bu tarihi şehri daha çok gezelim.
Kapak fotoğrafı: sabaha karşı altı, Çanakkale
Hem güneşin doğuşunu izlemek, hem de kahvaltı yapmak için Ayvacık`ta durduk. Eskiden ilkokul olan fakat şu an kullanılmayan Ömer Faruk Alpan İlkokulu önündeki piknik masasına oturduk ve güneşin doğuşunun Çanakkale`ye ne kadar yakıştığını fark ettik.

*Ömer Faruk Alpan İlkokulu, Ayvacık
Sabahın ilk ışıklarında ve soğuğunda kağıt bardakla Çanakkale Boğazı`na karşı içilen çayın normalden daha güzel gelmesine şaşırmıyoruz. Kahvaltı yaptıktan sonra yolculuğumuza geniş ve uzun ağaçların çevrelediği asfalt yolda denizi izleyerek devam ediyoruz. Dönengeçli yoldan şarkı dinleyerek ağır ağır ilerlemek ve yukarı çıktıkca denizin görüntüsünün ayaklar altında kalması hoşumuza gidiyor. Biz bu güzel manzaraya sonbaharda denk geldik ama eminiz ki her mevsimde güzel ve görülmeye değerdir.
Yolculuğun ilerleyen saatlerinde Çanakkale Merkez`e giriş yapıyoruz. Şehrin kendine has ve mükemmel havası insanı direkt etkisi altına alıyor. Özellikle de kordonda dolaşmak bize İzmir`i anımsattığı için daha çok hoşumuza gitti. Kordonda bulunan Truva Atı insanı o kadar cezbediyor ki içimizde her tahtasını teker teker inceleme isteği uyandırdı. Truva Atı`nın hemen karşısındaki dağdaki Dur Yolcu yazısı kentin tarihinin aslında ne kadar güzel olduğunu gösteriyor.
*Truva atı, kordon
Kordon`dan sonraki durağımız Çanakkale`nin simgesi haline gelen ve hatta türkülerinde bile kendine yer edinen Aynalı Çarşı oldu. Hep adını duyduğumuz fakat daha önce görmediğimiz bu çarşıya girer girmez çok sevdik. Çok seven belli ki sadece biz değiliz. Kalabalığın içinde turistler de vardı ve bizce hediyelik eşyaları kesinlikle görülmeye değer. Burada Çanakkale kültürü hakkında çok güzel eşyalar bulabilirsiniz.
*Aynalı Çarşı giriş kapısı
Gezimize vapurla Kilitbahir`e geçerek devam ediyoruz. Vapurdan itibaren etrafınızı saran deniz kokusu Kilitbahir Kalesinde`de sizi yalnız bırakmıyor. Vapurdan inip en fazla 25 adım yürüdükten sonra Kilitbahir Kalesi`ne giriş yapıyoruz. Bu kale gerek tarihiyle, gerek estetik duruşuyla bizi kendine aşık etti, öyle ki bir daha ki sefere tekrar gelmek üzere birbirimize söz verdik. Çanakkale tarihi hakkında birçok bilgiyi kale içinde bulunan müzeden öğrendik.
*Kilitbahir Kalesi
Gezmekten biraz yorulmaya başladığımızda ise gidecek mükemmel bir yerimiz vardı. Rastgele bulduğumuz bu yer bizi en az Kilitbahir Kalesi kadar kendine bağladı. İGeme Bilgi ve Kültür Evi… İçi de en az dışı kadar sıcak olan bu kültür evi kasım soğuğunda içimizi ısıtmayı başardı. Özellikle koridordaki eski plaklar, televizyonlar ve radyolar bize ne kadar nostaljik bir yere girdiğimiz hakkında bilgi veriyordu. Üst kata çıktığımızda ise bizi eski dönemlere ait eşyalar, köy odaları, bir sınıf ve sahibi yıllar önce ölmüş bir okul önlüğü bekliyordu.

Bahçesine çıktığımızda ise bizi kara tahta, salıncak, deniz manzarası ve bir mikrofon karşıladı. Mikrofonun neden orada olduğunu biz de anlamadık. Duvara baktığımızda ise bizi Şüheda için söyle yazısı karşıladı. Meğer burada çalışan kadın, söylenen her şarkının Şüheda için söylenmesini istiyormuş. Başta biraz çekinsek de o kadar çok şarkı söyledik ve eğlendik ki…
Gelibolu`ya gitmek için kent kart çıkarmak istediğimizde ise güler yüzle karşılantık ve anladık ki Çanakkale insanları çok yardımsever ve cana yakın. Böyle düşünmemizin sebebi sadece bu değil. Neredeyse yarım saat önce gördüğümüz bir duvar yazısı,
<3 <3
Biraz klasik ama gezimize son durağımız olan Gelibolu ile devam ediyoruz. Yavaşca kararmaya başlayan havanın etkisiyle yanan sokak lambaları ilçenin güzelliğine güzellik katıyor. Şehitliğe geldiğimizde ise bizi Conkbayırı Yazıtları karşıladı. Yazıtlar çok ilgimizi çekmişti ve yazıtların hepsini okuyabildiğimiz için çok mutluyduk. Siperlere doğru yürüdükçe aklımıza o zamanki şartlar ve savaşın hangi koşulda olursa olsun çok kötü bir şey olduğu geldi…Sonunda en çok merak ettiğimiz yer olan Mehmetçik Şehitler Abidesi`ne vardık. Abidesi`nin önündeki Mehmet Akif Ersoy`un 3 sözünü ve 2 hadis-i şerifi gördük. Biraz yürüyüp abideye vardığımızda ise anladık ki fotoğraflardan bakmak ve gezmek arasındaki fark dağlar kadarmış. Anıt mezarlara gittiğimizde ise ülkenin her ilinden binlerce mehmetçiğin gözünü kırpmadan şehit olması tüylerimizi diken diken etti. Dile kolay 250.000 evladımız bu cennet vatan uğruna şehit oldu. Onlara ne kadar minnet duysak az…..
Bu il ile ilgili tek pişmanlığımız daha önce gitmemiş olmamızdı. Hava karardıktan sonra bir güne bu kadar güzel yer sığdırmanın tatlı yorgunluğu ile İzmir`e dönmek üzere yola çıktık. Biz gezerken çok eğlendik, umarız siz de okurken eğlenirsiniz.
Başka bir şehirde görüşmek üzere <3
Melek & Gülsüm ODABAŞ