Bu gece bitecek, güneş yüzüme vuracak,
Dedim kendime, gökyüzümü kırdığın gece.
Söz veriyorum.
Sabah altıya nasıl geldim bilmiyorum.
Başımı koyduğum yastık, soğuk bir taştan farksız.
Gözyaşlarım, çok sevdiğim deniz kokusundan farksız,
Genzimi yakıyor.
Sevdiğin dalga sesi, sessizliğimi yarıyor.
Söz veriyorum.
Ahver, bir bülbül sana söz verirken,
Gökyüzünden kalbi ellerinde ölüyor.
Göğüs kafesimdeki çakmağın, boğazımın ortasına kadar çakıyor ateşini.
Kargalar taşıyor bir bülbül kalbinin leşini.
Sabah oluyor, ay gerisinde sessiz, kızıl bir gölge bırakıyor.
Burada güneş doğmuyor.
Yağmur sesleri, göğüs kafesime takılan nane nefesli.
Gözlerimin içindeki yalancılar, hepsinin kokuları kordan kalma isli.
Ahver, sen gittiğinde şehrin nefesleri bile yarım kalırdı.
Ellerin dayanamaz her seferinde kalbimi boğardı.
Sonra şimşekler çaktı sessizce,
Bitmeyen o gecede.
Tinime dolanan zehirli sarmaşıklar,
Onlar bile bana acıdılar.
Beni duyabilir misin?
Dilim dikişli ama gözlerim kör değil.
Ruhun daima benimle ama sen değil.
Ahver, söz veriyorum.
Yolların engebeli olduğunu biliyorum.
Ben yürümekten başka bir şey bilmem.
Gecenin güneşini gök yüzünden silemem,
Bülbül olduğumu söyleyip gökyüzümü kırdın sen.
Karşımda kırık bir ayna, etrafımda binbir parça.
Söylesene, hangisi benim?
Babamın masallarında kaldı masumiyeti uyutan ninnilerim.
Giderken, sırtımdan defalarca geçen iğne ipliklerin kana bulandı.
Yaşam damarım iki göğüsümün arasını tıkadı.
Hiçbir yere sığdıramadığın kalbimi,
Ellerin bu gece parçaladı.
Ahver: Güzel bakışlı adam.
Eda Özüuğurlu