fbpx

Geceyim

Frida Kahlo

‘’Hep kendimi dünyanın en garip insanı olarak düşünürdüm. Fakat sonra dünyada ne kadar çok insan olduğunu düşünmeye başladım. Bu kadar çok insan arasında elbet benim gibi biri olmalıydı, kendini benzer yönlerden tuhaf ve kusurlu hisseden. Sonra onu hayal etmeye başladım. Bir yerlerde oturmuş onun da beni düşünüyor olduğunu hayal ettim. Yani eğer bir yerlerdeysen ve bunu okuyorsan ve bunu biliyorsan, evet, bu doğru ben buradayım ve en az senin kadar garibim…’’

Sevgili okurlarım bugün sizlerle hayatı boyunca yaşadığı tüm acı deneyimlere rağmen güçlü kalabilen ve bulunduğu her ortamda hayat dolu enerjisiyle dikkatleri üzerine çeken 1907 doğumlu Meksikalı ressam Frida Kahlo üzerine konuşmak istiyorum.

’Hayatımda geçirdiğim iki büyük kazadan dolayı acı çekiyordum. Biri o tramvay kazası ve diğeri ise Diego’ydu.’’

Frida Kahlo lisedeyken korkunç bir tramvay kazası geçirdi ve bu kaza sonucunda oldukça ağır yaralandı.

Doktorlar Frida’nın kazadan sonra yaşasa bile bir daha yürüyebilecek olmasından şüpheliydiler. Geçirdiği onca ameliyattan sonra Frida aylarca hareketsiz ve acı bir şekilde yatakta yatmak zorunda kaldı. Ağrıları biraz daha katlanılabilir hale geldiğinde annesi Frida’nın daha iyi vakit geçirmesi için ona boya, fırçalar ve yatağa yerleştirilen bir şövale aldı. Babası ise yatağının üzerine tavana kendini görebilmesi için ayna yerleştirdi. Daha sonra Frida ona en yakın olan şeyi -kendisini-resmetmeyi seçerek resim yapmaya başladı. Hastalığı sırasında yaptığı resimler Frida’nın seslenişi olmuştu bir nevi dünyaya; iç dünyasından dünyaya.

Frida’nın iyileşmesi bir mucizeydi. Yeniden ayağa kalktığında Frida 19 yaşındaydı ve sahip olduğu ne eğitimi için parası ne de bir işi vardı. Bildiği tek şey resim yapmaktı. Frida Kahlo katıldığı bir partide Meksika’nın en ünlü ressamlarından olan Diego Rivera ile tanıştı ve ona resimlerini gösterdi. Diego Frida’ya ressamdan ziyade bir kadın olarak bakmış olsa da işlerini özenle inceledi ve sonunda:

‘Resimlerin çok özel ve Meksika’n. Sen yeteneklisin ve kendine has bir tarzın var. Kesinlikle resim yapmaya devam etmelisin ama kimseyi taklit etmeye kalkma. Sadece kendin ol çünkü sen çok farklısın ve yeterince iyisin.’ demişti.

Şimdiye kadar Frida’yı sadece ailesi bu şekilde desteklemişti ve şimdi duyduğu bu kelimeler tamamen başka bir adamdan geliyordu. Öyle bir adamdı ki Frida’nın daha gençken ve onun çalışmalarını takip ederken de hayranlık duyduğu bir sanatçı. O andan itibaren Frida yorulmaksızın resim yapmaya başladı ve resimleri fırtınalı bir aşkın başlangıcına vesile oldu. Bu aşk Frida’nın hayatında öleceği güne dek sürecek tek aşkı olacaktı. Diego’nun hayatında en önemli iki şeyin resim ve politika olmasına rağmen Frida için daima en önemli şey Diego olacaktı. Çevrelerindeki herkes ilişkilerini bir kuğunun fil ile evlenmesine benzetiyorlardı.

Yaşamında Diego ile geçen yıllar ve çalkantılı evlilik hayatı Frida’nın resimlerinin ilham kaynağı olmuştu. Eleştirmenler tablolarının sürrealist olduğunu düşünürken o bunu ısrarla reddetmiş ve kendi gerçekliğinin olduğunu söylemişti. Frida Kahlo’nun sahip olduğu 143 resmin 55’i oto portreleridir. Kendisini kırıklarıyla, bacağındaki yarayla, kalbini kesip atmış bir şekilde, ölü iken, bedenine saplanmış oklar ile, kan lekeleri ile, her şeyi ile resmetti.

Dışarıdan bakıldığında eşsiz görünümü ve espri anlayışıyla, neşeli, eğlenceli ve herkes tarafından sevilen biriydi. Bacakları kangrenden dolayı kesildiğinde bile

‘Ayaklarımı umursamıyorum, benim kanatlarım var.’ diyebilmişti.

‘Çıkış yolunun güzel olacağını ve asla geri dönmeyeceğimi umuyorum’, diyerek 1954 yılında binlerce insana dokunan eserlerini ardında bırakarak dünyaya bir daha gözlerini açmadı. Frida Kahlo’nun son ölümsüz eseri benim de favorim olan ‘Viva La Vida’ tablosu ölmeden önceki yaptığı son tablodur. Bu dünyadan bir Frida Kahlo geçti ve geçerken kendine özgü Frida stiliyle, düşünceleriyle, yaşamıyla ve resimleriyle birçok insanın kalbine dokundu ve onları derinden etkiledi. Frida Kahlo gibi derin insanların bir zamanlar var olduğunu bilmek halen umut verici. İçimizdeki derinliği keşfetmemiz ve onu hiç kaybetmememiz dileğiyle.


Toplam Ziyaret Sayısı: 1259

0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
%d blogcu bunu beğendi: