Gerçekten de sıkıldığımız onca şey varken nasıl oldu da kendimizden sıkılmayı atladık.
Verdiğimiz sözlerden nasıl döndük, aynı hatayı kaç bin defa tekrarlayarak geçirdik, kaç özürler diledik dilendik. Aynaya baktığımızda gözlerimizi durduk yereymiş gibi kaçırdık, arkamıza bakmadan önümüzü nasıl da dar ettik.
En çok da kendimize verdiğimiz sözlerden nasıl da döndük, ama nasıl da kendimizden sıkılmadık. Yapmamız gerekenleri durmadan hatırlayıp es geçtik, başkalarına yapmaları için onlarca bağırdık. Dürüst ol, samimi ol, korkma, BAĞIRMA.
Değiştirebileceğimiz bir şey değil miydi de kendimizi; öyle bir anda köşeye atılmış bir tişört gibi bırakamayıp diğerine geçemedik. Arta kalan bizi, kendimizi bırakmak mı zor oldu?
Yalanlar söyledik, tatlılar yedik, bağımlılık yapıyor dedik bırakamadık. Tekrarlamayacağım dedikçe daireler çizdik ara sıra merkeze yaklaşıp kendimize bir şaplak attık sonra tekrar yüzeyde devam ettik sonra yine ve yine tekrar merkeze gittik paldır küldür daldık, canı yanması için yani öğrenip güçlenmesi için canını acıtmaya çalıştık ama değiştiremedik, sonsuzda var olan koordinatlarımızı.
Nefretlerimizi sevgilerimizi kontrol etmeyi acılarımızı eşiklerinde sallamayı beceremedik. Açgözlü diye suçladık, istemeyip yan cebimize aldık. Daha büyüğünü daha iyisini isteyip her gece yastığa başımızı koyduğumuzda uyumayı bekledik.
Hatırlıyor musun nasıl kendini, kendine olan öfkenle doldurmuştun; hani bir balona tüm nefesini boşaltır gibi. Soluğun kesildiğinde hızlıca tekrar dışardan bir nefes aldın, ruhun göğsündeki birkaç dikişi patlatıyormuşçasına yukarı yükseldi. Hızlıca dışardan aldığın nefesler ve dikişler boynunu nasıl da sımsıkı sıkıyorken bir yandan da nefeslerinin sonuna geldiğini hissettirdiğini.
Balon şişti ama hiçbir zaman sen öyle beklesen de öfkeden, öfkenden patlamadı. Saçma sapan bir şekilde saçma sapan bir ses ile tekrar söndü. Sanki son nefeslerini az önce içine üfleyen sen değilmişsin gibi. Ölüme bu kadar yaklaştığını hissedip isteyip sebeplerine geri tekrar tekrar ucundan tuttun. Bu balon olmadı dedin mavi, kırmızı, turuncu, iki renkliler, üç renkliler, tüm renklileri istedin. Balonun renklerinin değişmesi sebepleri gerçekleri değiştireceğini sandın, inandın, umut ettin. Balona üfleyen dudakları, elleri, havayı bile değiştin ama kendini?
Halbuki bir şeylerden hep sıkıldık, değişmesi için sanki bir tuş aradık ama kendimizi değiştirecek kadar dokunulabilir bir tuş bulamazdık. Bizi bizden uzak tutmak için, yeterince zamanı da geriye alamadık.
Kapkara bulutları biz mi çizdik resim defterlerine, yoksa bulutlar kara mıydı? Sahi neden kara bulutlar?