Kemiklerim arasından dünya halleri sızıyor
Derin kesilmiş tırnak acısı gibi
Kalbimde kabaran bir sızı sanki
Çanak antenlerin kirlettiği çatılardan atlıyor
Düşünde sevdiğine koşan aşık
Sevgilinin sahnesinde söylenemeyen her tirat
Bir gencin uykusunda yankılanıyor.
Bu dünya bilinenin aksine işleyişi ile meşhurdur
Ve her zaman hikayeler anlatmaz sana
Trenden inen her yabancı…
Kalp şiirle sulanır ve üzeri bir dua ile örtülür
Ama sen daha bir harfe dokunmanın inceliğini bilmiyorsun.
Serçe parmağım ile küsen çocuk yanım
Seni dişime değen bir incir taşında affedebiliyor
Avuç içlerindeki vedasız gidişler
Maviye ve sonsuzluğa çağırıyor.
Bense uzaklardan koşuyorum sana
Ve sonunda yine kalbime çıkıyor daralan yollar …
Hani siyah beyaz fotoğraflar vardır
Ve asla tek kadraja sığmayan hikayeler
Ne çok benzedi bize
Ayaküstü ansızın çekilmiş bir kare
Renkler , kayıp düşler ve yetim sesler…
Çikolata kağıtlarını avuçlarımda biriktiren hallerim
Mumları değil sokak lambalarını seviyor
İçimde çatlak bir nar saklı sanki
Ve yitik zamanın yarım hayalleri .
Gökyüzünü de kim yamadı öyle
Güneş parçalı değiyor yüzüme.
Diyorum ki sularını çeker o batık şehirler
Kavuşmak yakındır belkiler çok uzak…
Bir de ardımız sıra şavklanan keşkeler…
Önüm ardım sağım ve solum
Sobelenen sadece kalbim.
Oyunun adı saklambaç…