Henüz Postalarımızla tanışmamış birçok kişi var, onlara örnek olması için eski bir postamızı buraya yüklüyoruz. Sizlerde henüz Postacımıza mail adresinizi bırakmadıysanız aşağıdaki forum gönderebilir veya instagram(@geceyim) hikayemize yazabilirsiniz.
Merhaba sevgili çocuk, Uzun bir yolculuk sonrası, soluğu evde almış gibi hissediyorum bugünlerde. İnsanın evi gibisi yok değil mi? Ev dediysem, sen dört duvarı olan, pencereli bir şey tasavvur etme zihninde. İnsanın en rahat olduğu yer onun evidir. Benim evim; çiçeklerimle konuşabildiğim, yeri geldiğinde kendimi dansa kaldırdığım, canım sıkılınca vurup kafayı yatabildiğim yerdir. Ya senin ki? Senin evin nasıl? Nerede ikamet etsen huzuru bulursun?
Pahalı avizeler, altın varaklı mumluklar, geniş oturma takımları artık çekmiyor dikkatimi. Benim aradığım bir tutam huzur. Huzuru adeta solumak istiyorum. Uzun değil, iyi yaşamak lazım. Payıma düşenden fazlasıyla değil kavgam. İki adımsa yürümem gereken, iki adım yürürüm. Aman kim kaç adım atmış, adım atarken hızlı mı olmuş, nereye varmış? İnanın çok da önemli değil. Sona geldiğimizde herkesin payına düşenin olması gereken olduğunu o kadar net anlıyoruz ki bazen. İşte bu yüzden ‘olacak olan olur’ diyip yürümeye devam etsek daha güzel olmaz mı? Kim kimden ne kadar önde ki, hem neye göre? Önemli olan sence de keşkesiz yaşanmışlıklar değil mi?
Peki, bir his… insana ev olabilir mi sence? Güvendiği yer de evi olur mu? Şahsen benim biraz öyle, Başıma her gün gök taşı yağacakmış gibi ürkek yaşamak istemezdim, tedirgin olmak istemezdim. Şüphe duymak yorardı herhalde. İşte bu yüzden güvenmek de bir nevi, evi oluyor insanın. Bazen olur ya hani, öyle bir yoruluruz ki başımızı dizine yaslayacağımız birini ararız. Dünya üzerinde hiçbir yastık o huzuru vermez, veremez. Ilık bir yaz esintisin verdiği rahatlık gibidir bu. Bir anda başkasının dizleri evin olur. Ya da güzel söylenen bir çift söz gibi bahara yeni kavuşmuş kelebek heyecanıyla dolmaz mı kalbimiz?
Sen, sen ol evini bul çocuk. Onu kendi ellerinle çekip çevir. En önemlisi de içine aldığın her bir şeye çok dikkat et. Ben bu postayı senin huzur bulduğun evin adresine gönderiyorum. Olur da evinde bir sandık varsa bu postayı okuyup oraya kaldırabilirsin. Yoksa da sıkıntı değil. Şayet sesli okursan bu satırlar evrende kaybolmamak üzere uzay boşluğuna yerleşir.
Dolaptan çok soğuk su içme, ılıt onu biraz, evini kalbini kötü niyetli kimselere sakın açma. Bak virane olur sonra demedi deme. Şükür ki bir o kadar da evinin arka bahçesini gül bahçesine çevirmek isteyenler var. Onları sev, benim yerime de sev olur mu? Hatta onları hiç kaybetme, bol bol çay için karşılıklı, anlayın birbirinizi çünkü anlamak çok kıymetli.
Yine veda vakti geldi galiba. Benim de dilim şişmiş bayağı bir konuştum. Aklına mukayyet ol dostum. Şu zamanda en ihtiyacımız olanından bu. Düşlerinden düşmeden önce de bir düşün derim. Güzel enerjiler gönderiyorum. Her sabah uyandığında sana ‘yaşamak’ olsun diye. Kendine çok dikkat et. Unutma, senden, başka bir tane daha yok. Kendi değerini bil.
Buraya ilgini çekerse diye günümü güzelleştiren bir alıntı bırakıyorum.
Günün alıntısı:
“Hayatta mutluluk veren şeyler çok küçük parçalardır. Bir
iyilik, bir gülümseme, tatlı bir bakış, iyi bir dilek… Aslında mutlu olanlar,
bu küçük şeylerin huzuruna varmış olanlardır.”
G. B. Shaw
Sevgiler
Geceyim…
Paylaştıkça Güzel:
- WhatsApp'ta paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Twitter üzerinde paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Facebook'ta paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Arkadaşınıza e-posta ile bağlantı göndermek için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Tumblr'da paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Skype'da paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)