Bu sabah uyandığımda, her şeyin çok güzel olabileceği umuduyla derin bir nefes aldım. Kollarımı gökyüzüne doğru gerdim. Yolunda gitmeyen bütün aksiliklere rağmen, yaşama tutkuma şükrettim. Bence insan, fırsat buldukça şükretmeli, elinde olan birçok şey için. Teşekkür insanı rahatlatıyor.
Aslında buna şey de diyebiliriz; elinde olan bir negatife, üç pozitifi çağırmak. Mesela hiç beklediğim gibi gitmedi şu birkaç gün, buna üzülmek yerine, tuttum üç pozitifi elinden aldım, başucuma koydum. Ailem, dostlarım, adımlamak istediğim güzel hayâllerim.
Her gün yeni bir şans, hayat; bir şeyleri değiştirebilme fırsatını haftada yedi, yılda üç yüz altmış beş defa sunuyor. İnsan bu, yanlış yapar. Yanlışlar, doğrulara yaklaştırmak için bir yol haritası olursa, o zaman değişim daha kolay olur. Değişmek, bence insanın büyüdüğünün en büyük ispatı. Aman efendim, ruhumuz hâlâ 7 yaşında. Ona sakın dokunmayın da beynimizin birbirine dolaşmış kıvrımlarını şöyle biraz geliştirelim.
Peki nasıl? Aslında çok basitmiş. Ben de okuduğum bir kitaptan kaptım. Aldım koydum sizin önünüze. Robot gibi değil de insan gibi olursak. Rutin olanı, otomatik değil de insanmatik yaşarsak, her şey kolaylaşıyor. Düğümler çözülüyor. Elimizde ki ipler kullanılmak üzere düzen almış bir yumak haline geliyor.
Yine kitapta şöyle bahsediyordu; dinç kalmanın zeka pratikliğiyle ve sürekli bir amaç uğruna harekete geçmekle mümkün olabileceği, aslında insanın yoluna hedefler koyarsa hem zinde kalacağı hem de boşa düşüp ayrıntılara takılmayacağı. Benim aklıma yattı. Siz de bi süzgeçten geçirin de bakarsınız, size de uyar. Yaş alır ama yaşlanmazmışız. Bundan daha güzel bir şey bilmiyorum. Hele ki gençliğime sımsıkı tutunmuşken.
“Ellerinizin kırışıklığı, siz onlara hareketi unutturmadıkça, umrunuzda bile olmasın” diye ekliyordu. Her bir gün, içi mucize dolu, açılmamış mektup zarfları gibi. Üstelik sizden başka kimsenin okuyamayacağı kadar özel. Sadece sizin için. Kum saati akarken, her anımızı gerçekten hissederek yaşayabilmek, kendimizi bir kopilot gibi değil de yürüdüğümüz yolda bile, bacak kaslarımızın ve ayaklarımızın, ritmik bir şekilde adımlamasına şükrederek yürüsek, sanki o zaman yol, altımızdan bir yürüyen merdiven gibi kayıp gider. Uzaklar yakın oluverir birden.
Bakın gördünüz mü? Her gün yaptığımız şeylerin farkına varmak bile açılmayan çoğu kapıyı açıyor içimizde. Sevdiğim bir yazar şöyle diyordu “İnsan umudu yakmazsa yolu tıkanır, içindeki ışığı hiç kapatmayacaksın. Karanlık da olsa o yanacak.” İşte biz, bir şeylerin farkına vardıkça, içimizdeki ışık hiç sönmeyecek, sönmesin de. En güzel olanı okuyalım, izleyelim, dinleyelim. Ne kadar pozitif beslersek ruh ve beden ikilisini, o kadar genç kalır. O kadar dinç olur.
Yetmiş yaşına geldiğimizde merdivenleri koşarak çıkalım. Elli yıl öncesinde yaşadığımız anıları ‘gelecek şimdide’ tane tane anlatalım. Meyvelerin, sebzelerin en tazesinden yiyelim. Tuzlu deniz havasını da yanık bozkır havasını da sağlıkla ciğerlerimize dolduralım. Sağlıklı koşalım çünkü biz koştukça yol açılıyor. Bu hafta sadece ruhumuzu değil bedenimizi de besleyelim dedim. Umarım iyi olmuştur .
Buraya, izlemeyenler veyahut tekrar izlemek isteyenler için, çizgi sinema serisinden “yukarı bak” filmini bırakıyorum. Severek izlediğim çok güzel bir çizgi sinemaydı. Umutlu, şükür dolu ve sağlıklı bir hafta diliyorum. Bahara geri sayımı başlattık. Yeniden, doğanın canlanmasına şahit olalım, umutla karşılayalım.??♂???
Seni, yüreğini,yazılarını övmek için kelimeler kifayetsiz kalıyor dostum.Her zaman olduğu gibi yazın bir kez daha yüreğimin en derinlerine dokundu.Eline,diline,yüreğine sağlık güzel insan.??
Çok teşekkür ederim. Sizin gibi güzel insanların yorumları ömür uzatır. İyi ki varsın. Çok teşekkür ederim ??
İçimiz umutla, sevgiyle doldu. Çok içten bir yazı olmuş, harika ^_^ Yukarı bak animasyonunu da kardeşimle izlemiştim, çok güzeldi yeniden yazın ile hatırlamak mesud etti. Kalemine kuvvet. Yüreğine, eline sağlık Tarık ^_^
Çok teşekkür ederim. Yorumunu okuyunca ben de çok mesud oldum,pozitif enerjiniz hiç eksik olmasın efendim ?