Sonbaharın yazgısıdır son buldurmak
Halbuki nerede uyanmak istiyorsan orada sabah
nerede son bulmasını istiyorsan orada bahar, son bulur.
Sonbahar’da olaylar gibi ardından geleni daha fazla vakit kaybettirmeden gelmesi için birbirine uzak birkaç bulutu bir araya getirip bir anda damlalarını akıtır.
Ve su gibi akar, sonra tekrar kaybolur.
Havaya bile izin vermez düzenini kurmasına, hep akıllarda yaratılmasını ister kaosun,
yaşatılmasını ister dağınıklığın.
Bu yüzden çetrefilli bir mevsimdir sonbahar, mevsimler arasında kaybolur bir anda doğar.
“Eylül toparlandı gitti işte
Ekim filan da gider bu gidişle
Tarihe gömülen koca koca atlar
Tarihe gömülür o kadar…” -Turgut Uyar
Gülüşlerinde gizler hıçkırıkları da heyecanı da halbuki korkusuzca tırmanır çocuk, ağacın dallarına. Hava ürtpertince de aranır bir sıcaklık; gözler yoklar kestane arabalarını, bir bardak sıcağı en çokta sıcak insanları.
Arananlara kavuşmak ister insan, arnavut kaldırımlı bir sokağın sessizliğinin kesişiminde ya da bir şehrin en kalabalık yaya geçidinde. İstemek güzel gelir o an, bir anahtar gibi gelir insana. Sanki bir şeylerin kilidi varmışta hatta anahtar elindeymişte yani her şey tam ama bir şeyler eksikmiş sebepler uyduruluyormuş cevaplar tanımlanamıyormuş, işte…
Sabah kalktığınızda pencereye bir bakış atmadan, gökyüzüyle konuşmadan dışarı çıkamamak; düşüncesiz yaşayamamaktır sonbahar. Yanına aldığı şemsiyeyi kullanmak isteyip, bir yandan da ıslanmamak ister. İnsan ya bu, ister de ister, neyse bahar da son buldu şimdi kış gelsin ister.