Geçen üç yılın ardından dörde çalan bu hayat kervanında
Seslenmek sana bir çocuğun sessiz çığlıklarıyla
Gecenin koynuna katıverdiğimiz hasret katran karası şimdi
Dönüşecek renk kalmadı da gelemedi vuslat.
Güz vaktine tutsak edilen ruhum için
Tanrı limon çiçeği kokulu tütsüler yakmış bu gece
Gökyüzü bundan puslu olsa gerek
Yıldızları duman ardına saklanmış birer çocuk şimdi
Nerede olduğunu bildiğimiz ama bilmemezliğe verdiğimiz
Bir çocukluk işte…
Çocukluğum,
Yıllar önce sol yanının acısıyla yağmur kokulu bir toprağı
Döşek edinip ana kucağında uyuyakalan özlemdedir.
Sen bir gece de sustun
Ben bir gece de büyütüldüm.
Sen bir gece de gittin
Ben her gecenin ardından gelmek istedim.
Senin gidişinle gömülen çocukluğumu koynuma alıp
Hıçkırdığım gecelerde gelirdin
Küçükken çizdiğim güneşli resimlerde gezinirdik seninle.
Dallarına kiraz çizdiğim elma ağaçlarının gölgesine sığınırdık
Ben kaderimin kara büyüsünü unutup daldığım uykuları
Seninle gerçekliğine kandığım bir rüya ile yaşarken
Gecenin sihrini güneş bozardı.
Tan yerinden ağarırken
Ben çocukluğumu annemin koynuna bırakıp
Bir sonraki geceyi beklemeye koyulurdum.
Şimdi gençliğim gecenin
Çocukluğum ise annemin koynunda yatmakta
Limon çiçeği kokusu ile ağırlaşırken göz kapaklarım
Bir yağmura tutulmakta
Ben ,hıçkırığım ve gecem
Çocukluğumu beklemekteyiz…