üç gün süren yağmur yeni yeni duruyor, odanın sessizliği, gecenin uğultusu ve asılı olan ceket ruhuma dokunuyordu. her günkü gibi saat yediye gelmek üzere iken balkona çıkıyorum, güneşin doğuşu yakın. gün nasıl geçerse geçsin güneşin doğuşunu izlemek hoşuma gidiyor. her gün güneş doğarken kendime tutamayacağım sözler veriyorum. bugün güneş bulutların arkasına saklanmış doğmamak için direniyor gibiydi. yağmurun ve kapalı havanın etkisiyle olacak ki yarım saat sonra doğdu. ışığı kapatıp perdeleri açtığımda odanın içi artık aydınlanıyordu. işte günün en sevdiğim kısmı çoktan başlamıştı. güneş adeta insanın ruhunu yenileyecek şekilde gülüyordu. yürümek istiyordum ancak ne yapsam ceketimi bulamıyordum. aynı zamanda bir an önce giyip çıkmak istiyordum. neredeyse bir saat önce asılı olan ceket artık yerinde değildi ya da ben yanlış görmüştüm…
evin alt sokağındaki park hep kimsesiz olur, çocuklar oraya pek uğramazdı. o parka doğru yola çıktım. her gün boş olan park, bugün yağmurun bitimini ve güneşin doğuşunu fırsat bilip çocuklarını getiren insanlar ile doluydu. sadece iki tane boş bank vardı, koskoca parkta. ikisi de karşılıklı duruyordu. benim gelmem ile boş bank sayısı bire düşmüştü. karşımdaki o bankı boş görmeye dayanamıyordum. o bank da ansızın dolmalı gibi hissediyordum ama aynı zamanda karşıma kimsenin gelmesini de istemiyordum. gün içinde sıkça yaşadığım ikilemlerden biri tekrar ediyordu ama bu biraz farklıydı. sonrasında “alt tarafı bir bank, boş kalsa ne olur dolsa ne olur” diye geçirdim içimden. kendimi kandırıyordum ve bunun farkındaydım. yağmurun tekrar başlamasıyla diğer insanlar gibi ben de kalktım. bankın ıslaklığını unutmuşum. yarı ıslak bir şekilde eve yürümeye başladım. yağmur altında yürümeyi sevdiğim için yanıma şemsiye almamıştım ve şu an bunun için pişmandım. eve geldiğimde eksik bir şey vardı unuttuğum. başımda duran bereyi düşürmüştüm ve hiç fark etmemiştim. geri de dönmek istemedim. sadece düşünmekle yetindim. en ufak bir şeyi hisseden ben, nasıl olmuştu da başımdan düşen bereyi hissedememiştim?
ertesi gün yağan yağmur dışında her şey aynı başlamıştı. bir gün önce ne yaptıysam bugün de onları yapıyordum ama bu sefer yanıma şemsiye almıştım. yine aynı parka gittim. dün doluydu oysa, bugün eski haline gelmişti. banklar ıslaktı buna rağmen dolu olan bir bank vardı ve her zaman oturduğum bankın karşısındaydı. uzaktan gördüğüm kadarıyla benim yaşlarımda biriydi. banklara doğru yürüdüm ve her zaman oturduğum bankıma oturdum. karşımda esmer biri oturuyor, onu tanımıyordum. o bana baktı ve gülümsedi. elinde ise dün düşürdüğüm berem vardı. o an bunu bilmiyordum ama ona aşık olacaktım ve o anla birlikte kaybettiğim tek şey berem olmayacaktı. bu bere benim kaybedişlerimin ilkiydi.