Havai fişekler deyince size çağrışım yapan nedir? Kutlamalar, eğlenceler, mutluluk… Peki perde arkası
Kısa bir süre önce instagram’da bir gönderide karşılaştım. Yeni yıla girilmesiyle gökyüzünü kutladığını düşündüğümüz havai fişekli gösterilerinin arkasında ne var diye düşünmeme sebep oldu.
Piroteknik denen düzeneğin çekirdeğini oluşturduğu havai fişek içerisinde, yüzde 75 oranında potasyum nitrat, yüzde 15 odun kömürü ve yüzde 10 kükürt maddelerini barındırıyor.Ayrıca bu maddelere ek olarak bakır, baryum ya da stronisyum gibi kimyasal bileşenler de ilave edilebiliyor. Bunlar da havai fişeklerin mavi, yeşil ya da kırmızı ışık saçmasını sağlıyor.
Peki bu kadar kimyasal madde gökyüzüne zarar vermiyor mu? Görsel şölene hayranlıkla bakarken doğayı korumaya özen gösteren biz, kendi zevklerimizden taviz verebiliyor muyuz?
İnternette araştırdım ama günümüze yakın sonuçlar bulamadım. Daha önceki senelere ait birkaç bilgiye ulaşabildim. Bir haber portalında, 2012 yılında yazılmış bir yazı var. (Aşağıya kaynak olarak belirteceğim ayrıntısıyla inceleyebilirsiniz.)
“Havai fişek ve ışık gösterisi kutlamalarında 16 ayrı noktadan 20 tonluk 48 bin havai fişek atışı yapılmış. Her biri 8 bin wat enerji veren skytacer kullanılmış. Boğaz köprüsü üzerinde bir kilometre uzunluğunda ateş şelâlesi oluşturulmuş. Organizasyonun enerjisi ise toplamda 20 bin KWA güç enerji üreten 61 jeneratör ile sağlanmış.
Havai fişeklerin verdiği zararlarla ilgili olarak Akdeniz Üniversitesinden Prof. Dr. Hikmet Rende şunları söylemektedir: “Havai fişek türlerinin yapımında fare zehrinde bulunan baryumun da kullanıldığını nitrat ve odun karışımıyla yaydığı kimyasal içerikli tozların kanserojen etkisi bulunmaktadır. Kanserojen etkisi bulunan kimyasal içerikli tozların insan sağlığına zarar verdiğini, işitme kaybı, gürültü ve hava kirliliği meydana getirmesi nedeniyle kültürel ve tarihî eserlere zarar verdiği gibi, daha pek çok olumsuzları meydana getirmektedir. Havai fişeklerden ince tozlar diğer tozlara benzemez. Bu tozların etkisi yeterince bilinmemekle beraber solunum yoluyla alınması durumunda, astım veya bronşite neden olabilmektedir.” (Habertürk, 28/9/2012)
Biyoçeşitlilik uzmanı Mustafa Durmuş da “Caretta carettalar kuluçka döneminde denize doğru yürümek için kendilerini ay ışığına göre ayarlarlar. Havai fişeklerin çıkardığı aşırı güçlü ışıklar kaplumbağaları yanıltabiliyor. Kuşlarda da aynı sorun geçerli. Fişeklerin ışıklarından dolayı göç sırasında yönlerini şaşırıp ters yöne doğru uçabiliyorlar. Havai fişek senelerdir tuhaf bir eğlence, sona ermesi gerekiyor” diyor.
Hacettepe Üniversitesi Kuş Araştırmaları Bölümünden Levent Turan “Kuşların ölümleri nadir görülse de kuşları sakat bırakma olasılığı çok yüksek. Özellikle İstanbul’da geç saatlere kadar süren havai fişek gösterileri kuşları olumsuz etkiliyor. Kuluçkadaki kuşlar sesten korkarak yuvalarını bırakarak kaçıyorlar.” (Vatan g, 30 Ekim 2012)12/6/2012 tarihli Türkiye Tabiatını Koruma Derneği sitesinden de bu konu ile ilgili bir iki aktarma yapacağım: ”Havai fişekler potasyum, nitnat, potasyum klorat, potasyum perklorat, mangal kömürü, sülfür, sodyum okzalat, aliminyüm, demir tozları vb. gibi kimyasallar içerir. Havai fişek kullanımıyla çevre kirliliğine yol açan sülfür dioksit, karbondioksit, karbonmonoksit, asılı partiküller gibi maddeler serbest kalır. Bu maddeler ise, ciddî sağlık riskleri ortaya çıkarmaktadır. Havai fişek partikülleri ve içerdikleri elementleriyle organik bileşikler insan sağlığı için önemli tehditler oluşturmaktadır. Bununla birlikite renkli havai fişeklerin kullanılması güçlü ve zararlı oksitlenme ajanı olan ozonu yer seviyesinde getirebilir. Bu ise insan sağlığını yüksek risk altına sokacaktır.”
Bu da bir Alman haber portalından (31.12.2017):
Almanya’da her yılbaşında 100 ile 200 milyon euro arasında bir meblağ, kelimenin tam anlamıyla havaya uçuyor! Ancak sadece havai fişeklere harcanan meblağ değil, etrafa saçılan barut karışımı da oldukça düşündürücü.
Köln Üniversitesi’nde bir sunum yapan kimyager ve piroteknik uzmanıKlein-Sommer’in üniversitede yaptığı sunuma yoğun bir katılım söz konusu. Havai fişeklerin ışıltılı ve renkli dünyası, yüzyıllardır pek çok insanın ilgisini çekiyor. Eldeki veriler, ilk havai fişeklerin Çin’deki Song Hanedanı döneminde (960-1270) geliştirildiğini gösteriyor. Mucidi olarak ise Li Tiam adlı rahip biliniyor. Tapınakları kötü ruhlardan korumak amacıyla kullanılan ilk havai fişeklerde ışıktan ziyade ses ön plandaydı. Patlama ne kadar gürültülü olursa, tapınağın o kadar iyi korunduğuna inanılırdı.
Federal Alman Çevre Bakanlığı’nın verilerine göre sadece 2016 yılbaşı gecesinde havai fişekler nedeniyle atmosfere yayılan partikül miktarı 5 bin tonu buldu. Bu, motorlu taşıt trafiği nedeniyle bir yıl boyunca atmosfere salınan zararlı gaz miktarının yüzde 17’sine tekabül ediyor. Üstelik bu zararlı parçacıkların büyük bir bölümünü çıplak gözle görmek mümkün değil. Oysa insan sağlığına en çok zarar veren partikülleri bu toz zerrecikleri oluşturuyor.
Havai fişek üreticileri ise ortada bu kadar abartılacak bir durumun olmadığını öne sürüyor. Piroteknik Endüstrisi Birliği adlı meslek örgütünden Fritz Keller, havai fişeklerden çıkan partiküller ile motorlu taşıt trafiği sonucu salınan zerrecikler aynı kefeye konulamayacağını savunuyor: “İnteraktif haritada da görüldüğü gibi, havai fişeklerle etkisi sadece birkaç saat süren asılı partiküller açığa çıkmaktadır. Oysa araçlardan salınan dizel partikülleri, hidrokarbon gibi zararlı toksinler içermektedir.”
Özellikle “polisiklik aromatik hidrokarbonlar” bitkilerin yanı sıra insanlar için de zararlı. Kanserojen etkiye de sahip olan bu zerrecikler, kalıtımsal değişikliklere de yol açabiliyor. Fritz Keller, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Havai fişeklerde ise partiküller ağırlıklı olarak tuzlardan oluşuyor. Bunlar, kimyasal açıdan daha farklı. Örneğin karabarut yandığında potasyum karbonat açığa çıkar. Bu nemi çok çabuk emer ve atmosfer dışına itilir. Hatta eskiden bitkileri zararlı organizmalardan korumak için potasyum tuzları ve piroteknik gübre olarak kullanılırdı. Sözün özü: Yeni yıl sabah havai fişek partiküllerinden hiçbir eser kalmaz.”
Birkaç saatlik görsel şölenin ardından havai fişeklerin yaklaşık yüzde 60 ile 75’lik bölümü atık olarak kalıyor. Karton, kağıt, ahşap, seramik ve plastikten oluşan düzenek parçaları, kılıf ve ambalajların oluşturduğu çöpler, yılbaşı sabahı çatı ve sokakları kaplıyor. Ayrıca patlama sesleri hem insanları hem de park ve ormanlardaki hayvanları fazlasıyla rahatsız ediyor.
Bu nedenle son yıllarda optik havai fişeklere rağbet giderek artıyor. Piroteknik yerine pilli düzeneklerle yapılan ışık gösterileri, aynı zamanda daha güvenli. Zira havai fişeklerin ateşlenmesi sırasında çok sayıda kaza da meydana geliyor. Hatta güvenlik standartlarına uyulmadan denetimsiz olarak üretilen havai fişekler, can kayıplarına da neden olabiliyor.
Gördüğünüz gibi havai fişekler konusunda açık bir zarar derecesi belirtilmiş kesin bir durumda değil. Kendi fikir görüşüm hepimiz havai fişeklerin kimyasal maddelerden yapıldığını biliyoruz ve bunları patlarak gökyüzüne saçılmasına sebep oluyoruz. Soluduğumuz havaya karıştırıyoruz. İşin mali tarafıda epey fazla görünüyor. Mali tarafının pek bir önemi olmasa da tek bir sebep beni günümüzde kullanılan havai fişeklerden uzak durmamız gerektiğini düşündürüyor. Alternatif bir görüntü şölen sağlayıcıların olması ve eminim ki istenirse bu oluşan zararı önlemenin yolunu da bulabilirler. Yukarıda optik havai fişeklerden bahsedilmiş bunun gibi alternatif çözümler bularak sorunu gidermeliyiz. Doğayı bozan değil koruyan bir insanlığa ihtiyacımız var.
Sizce kendi göz zevkimiz için daha doğmamış bir yavrunun tehlikeden telaşlanıp göç etmesine değer mi? Göç kuşaklarının değişmesine, yüksek ve zararlı ses dalgalarının biyolojik ve fiziksel yıkımlara yol açmasına. Kısacası anlık şölenin etkisini yaşayan her kirliliğin bir an gözükmesine katlanabilecek misiniz?
Başka bir haber daha:
www.milliyet.com.tr/-havai-fisek–kuslari-olduruyor-magazin-889649/
Kaynaklar:
www.yeniasya.com.tr
www.dw.com