fbpx

Geceyim

Kendimi Dinledim

Kaçmak istiyorum. Kaçmak… Bir deli gücü gelse, şöyle aniden fırlasam  yataktan. Sağıma soluma bakmadan, neyim var neyim yoksa geride bırakıp kaçsam.

 Bir sabah uyandığımda  beni kimselerin bulamayacağı yerlere gitmek istiyorum. Kim olduğum, ne için orada olduğum bilinmesin. Kimse sormasın bana iyi miyim, değil miyim diye. Sessizce geçip gideyim insanlar arasından.

Peki neden bu kaybolma isteği? Neden bu dur durak bilmeden kaçma isteği.  Çünkü usandım. Yoruldum. Tükendim belki de. Defalarca aynı hataya düşmek. Sürekli çözemediğim şeyleri düşünmek. Kendime defalarca şans vermek yordu beni. ‘Bir şey olmuyorsa olmuyordur’ diyip kabullenmek lazım bazen de.

Bir pollyanna olmaktansa, vücudu cam kırıklıkları ile yara almış bir adam olarak, acıların üzerine basarak kaçıp gitmek daha kolay geliyor. Bıraktım bazı şeyleri kendi seyrine. Fazla duygu yüklü ayrıntılara takılmaktansa oluruna bırakmak şu sıralar en iyisi gibi.

En son ne zaman bir şeye kuşkusuzca inandım? En son ne zaman sorguladıklarıma cevap bulabildim bilmiyorum. Sanki, inanmak duygusu ağır bir operasyonla içimden çekip alınmış gibi. Sanki hissizleşmiş gibiyim. Bu tesadüfen nükesetmiş bir şey değil. Bunu ben kendi ellerimle var ettim. Bunu yaşadıklarım getirdi yanı başıma taşıdı .

İnsan bazen inandıklarını değiştirmek istemez. Veyahut bunları bir domino taşı gibi düşünüp birini yıkarsa bütün her şeyin yerle bir olacağı duygusundan kendisini alamaz. Sadece susar.
Susmak, bazen acıtmak istemediğin içindir, dikenin batmasın diyedir.  Bazen bir şeyler bozulmasın, düzen yitip gitmesin diyedir. Susmak, yaşanan yılların hatrıdır, bazense sadece anlamsız bir susuştur.

Evvel zaman içinde ben de inandım. Kalpten, gönülden,yürekten adı her ne olursa olsun ama inandım. İyi niyete, dostluğa, verilmiş sözlere, bir bakışa, bir gülüşe, karşılıklı içilen kahveye, birlikte tartıştığımız konuya…
Sanki bir daha asla güvenemeyecekmişim gibi güvendim. Bırakın kıymet verdiğim bir şeyi, kendimi emanet edebilecek kadar güvendim.

Hani insanın hiç kuşkusu olmaz ya, hani bir ihtimal bile vermezsiniz ya bazı şeyler için. İşte o masalın ana kahramanı, o hiçbir şeye ihtimal vermeyeni bendim. Dedim ya masal… Artık böyle şeylerin  sadece masallarda olduğunu kabul ettim kendimce. Belki de büyüdüm.

Bırakın sevdiği insanı, bazen sevdiği eşyaya bile toz konduramıyor insan. Ama oluyormuş. O toz gelip sizin kalbinizde beyaz pamuklara sardığınız insana eninde sonunda konuyor. En acısı da bunu kendi elleriyle yapıyor. Dokunsanız elinizde kalacak iki ucu kirli bir değnek gibi bu. Sadece izliyorsunuz ve elinizden hiçbir şey gelmiyor.

Önce derin derin nefes alıp kabullenmeye başlıyorsunuz. Bir zamanlar sizin miğfer olduğunuz şimdi size kılıç çekiyor.  Kendi ellerinizle duvarlarını ördüğünüz o evin bir anda yerle bir olmasını izlemek gibi bir şey bu. Durumu kavradıktan sonra kendini sorgulama evresini de atlatınca, su akmaya başlıyor. Hayat yeniden rayında ilerleyen bir tren gibi hareket ediyor.

Ama bir yerlerde bir şeyler eksik kalıyor.  Sanki içtiğiniz çayı yarım ve soğuk bırakmışsınız gibi. Bir zamanlar onu sakladığınız,kimselerin dokunmasına, görmesine bile izin vermediğiniz bir yer acıyor. Gücenip kalıyorsunuz. Kendi içinizde bir şeyleri halletmek en iyisiymiş gibi geliyor çoğu zaman.

İnsan, eğer inanıyorsa güvenir . Güveniyorsa emek verir. Canhıraş verdiği emeğin bir anda tuz buz olması, yırtılmış bir filenin içinden dağılan bilyeler gibi, etrafa savrulması, insanın içini acıtır. Sonra o bilyeleri toplaması da fileyi onarması da zaman alır. Artık ne file eski filedir ne de etrafa saçılan bilyeler eski bilye.

Bu yüzden bazen insan kendini tüm inanmışlıklarından çekip almak ister. Tüm ezbere bildikleri bir anda yok olur.

Hayat da bi bakıma böyledir aslında. Tam her şeyi biriktirdim, tamam oldum dediğin an bir
bakmışsın her şey yerle bir. Bu yüzden her şey için hazırlıklı olmak, Her şeye kendimizi hazırlamak lazım. Bir anda kendimizi insan yığının içinden çekip yalnız başımıza kalmayı bilmemiz lazım. Çünkü bazen insan, yüreğinin sesini işitemez hâle gelir. Bunun için bazı zamanlarda diğer insanların sesini kısıp kendi sesimizi yükseltmeliyiz. Durup bir yerlerde kendimizi dinlemeliyiz.

Her şey dağıldığında toparlayacak tılsım içimizde. Bunu sakın unutmayın.

Kendi sesimizi duyarak atladığımız tümsekler olsun. İnandığımız güvendiğimiz dağlara çığ düşmesin. İyi insanlar sadece masallarda kalmasın. İnanmalar, güvenmeler boşa çıkmasın. Güzel bir hafta diliyorum. Sağlıcakla kalın.

0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

2 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
Zehra Nur Cumhur
Zehra Nur Cumur
4 yıl önce

Kuşların uyku vakti doğru ama bu güzel yazıyı okudukça tüm evren uykuya daldı. Kendimi kendimle baş başa, hayatın telaşını bir kenara bırakıp rahatlatıcı bir boşlukta hissettim teşekkür ederim.Kalemine sağlık ?devamını bekliyoruz 🙂

%d blogcu bunu beğendi: