Bahçelerde yalnız üşüyen çam ağaçları misali
Özümde dinmeyen bir uğultu gibi taşırım seni
Her gecenin sabahına ısmarladığım gelişini
Avcumdaki dualar ile semaya içirirdim.
Kalbimi içinde sen varken ardımda bırakmaktan korkarken
Gövdem bir savaş meydanından farksız, şerha şerha ayrılmış
Doğunun limanlarında denizlerini seyre dalarken
Kağıttan gemiler gibi sulara salıyorum
Seni ve içinde bizi büyüttüğüm şiirleri
Sen susarken anlamsız bağlaçlar gibi sıralanıyoruz sevdalık cümlelerde
İçi boşaltılmış tüm sözler bizi anlatırken
Büyük harflerle başlanıp noktasız kalan dizeler gibiyiz
Sustuğun gerçek bir şehri yakmaya yeterken
Söylesen ya! Sen hangi çağın yorgun savaşçısıydın?
Özlediğim saatlerde tutuluyorum yağmura
Saman Pazarı yokuşunda ıslanıyorum
Bir Orta Doğu şarkısı kadar içlendiğim vakitte
Dilime muhal bir hayali türkü tutturmuş
Sokaklara “Celali bir isyandı gönül şehrimde” diyorum
Ayrılık bir nehir misali ortasından yırtıyor toprağımı
Şimdi sevdanın bozgununa uğramış iki yakayız
Kavuşmalar, kaderde bastırılamayan bir ayaklanma diye geçiyor kayıtlara.
Yine de şuramda bir şeyler fısıldamakta
Bağırmakla susturamadığım bir şeyler olsa gerek
Belki dua belki bir umut
Arasında ne fark varsa
Belki de denize çıkan yollarda
Akmaya yemin eden sularımız bir delta boyunca koyun koyuna uzanır
Belki bir toprağın bereketi oluruz.
Saydığım gündüzde sığındığım gecelerde
Seni bir şiire sığacak kadar nasıl da büyütmüşüm
Yazgım yalpalayan kuş palazları ile dolarken
Uçan kuşların cesaretine içerliyorum
Sen sustukça vakitleri tüketiyorsun ben sözleri yoruyorum
Konuştukça can içre düğümleniyorum.

Hisli kalplerde güçlü kalemler olmaya inanmışlığın kadim yolcusu ??İnanmak ve hep düşlemek yetecek elbet…