leylâ, bu sana.
öyle hüzünlü bakıyorsun ki etrafa, göğsüme yas doluyor.. gözlerinde kararsızlık baş gösteriyor, içim yanıyor. seni bir kenara çekip var gücümle ağlamak istiyorum sana. susuyorsun. gözün anılara dalıyor, gülümsüyorsun. boğuluyorsun.* çöküyorsun çocukluğunun soğuk kaldırım taşına ama ağlamıyorsun. yardım da istemiyorsun artık. büyümüşsün. saçlarını eskisi gibi örmemişsin, kırmızı balonun da yok elinde ama o adam hâlâ kalbinde. omuzları hâlâ yükünde. çiçekleri, elinde.
leyl, sen hep biraz eksilmişsin. hayat bu. neyi çok istediysen, almış elinden.
bu sefer oldu demişsin, bu sefer yaptım. ben, artık başardım. aradan yıllar geçmiş. sevmeye kalkmışsın birini, sel basmış evini. sonrası fırtına ve büyük deprem. ama leyl, kaldın enkaz altında. kimse uzatmadı elini, sen de tutamadın kendini. çocukken de düşmüşsün caddenin en sevdiğin parkında, sonrası tenha. göğsünün orta yerine kadar, yara. sen hep biraz yâra. yapma leylâ, içindeki korkuyla kucaklamışsın küçük bir bebeği, sarıp sarmalamışsın. için merhamet yağmurları, gözlerin öfke.
hep böyle değil miydi, leyl?
büyümüşsün, büyütmüşsün. çok sevmişsin, hiç sevilmemişsin. leylâ, sen unutulacak bir kadın değilsin.